Kamu kurumları, belediyeler ve liyakat sorunu
- 1 AÄŸu
- 4 dakikada okunur
Öyle bir sorun söyleyin ki, bir kurumda yaşanan sorunların neredeyse tamamının kökeninde olsun. Ya da bir sorunu çözdüğünüzde kurumdaki sorunların büyük bölümü kendiliğinden çözülsün?
Para, teknoloji, sistemler, yönetim erki, malzeme ya da makinalar bir kurumun iş sonuçlarında önemli etkenlerdir. Ancak öyle bir sorun var ki, hem sorun hem çözümdür. Bu sorunu çözdüğünüzde sadece o sorun değil, diğer sorunların önemli bir kısmı da kendiliğinden çözülmektedir.

Bu sorunun ve çözümün adını uzatmadan söyleyeyim: LİYAKAT. Bana göre bu ülkedeki en önemli sorun liyakat. Bir adım ileriye giderek söylemek gerekirse liyakat sorununu çözsek sanki tüm sorunlarımız çözülecek ya da en azından çözüm çok kolaylaşacak.
Liyakat sadece özel sektörün sorumluluğunda mı?
Ancak bu konuyu gündeme getirdiğimizde itirazlarla karşılaşıyoruz. Sanki liyakat denen kavram sadece özel sektör kuruluşlarında geçerliymiş, kamu kurumlarında ya da belediyelerde sağlanamazmış gibi şu tür yakınmalar ve itirazlarla karşılaşıyoruz:
Liyakat iyi bir şey de… Burası kamu kurumu, belediye. Yani siyasetin her şeyi belirlediği bir yer. Özel sektör olsak liyakati sağlamak kolay; Kamu kurumlarında, belediyelerde bu iş olmaz.
Liyakati sağlamaya kalksak yukarıdakilerin ve partinin isteklerine kulak tıkamamız lazım. Bu durum bizim için hiç hayırlı olmaz.
Personel zaten liyakat düşünülmeksizin alınmış. İş işten geçmiş. Şimdi hepsini yerinden mi edelim?
Liyakat iyi bir şey de bunu nasıl sağlayacağız? Hangi yöntemleri kullanıp çalışanı seçeceğiz. KPSS tek kriter iken bunun dışına nasıl çıkacağız?
Bu soruları ve sorunları yok saymak, görmezden gelmek mümkün değil.
Dilerseniz konuya liyakatle ilgili tanımlamalarla giriş yapalım.
Liyakat Nedir?
Başarıya giden yolun ön ve temel şartı olan liyakat sadece kurumların değil, ülkelerin de kaderine doğrudan etki eder. Liyakat tam olarak sağlansa farklı bir ülkede yaşıyor olabilir miydik?
Ekonomimiz, eğitim sistemimiz, şehirlerimiz, yaşam koşullarımız hatta keyfimiz böyle mi olurdu? Ya şirketlerimiz? Gerçekten hak eden kişiler hak ettiği yerlerde olsa bu kurumlar ayakta kalma mücadelesi veriyor mu olurlardı yoksa ülkemiz parmakla gösterilen bir ülke olur ve bu topraklardan peş peşe dünya markaları mı çıkardı?

Liyakatin sağlanamadığı kurumlara bir bakalım. Bu kurumlarda liyakat yerine kayırma, nepotizm, torpil, subjektif unsurlar, tarafgirlik hâkim olduğundan işe alınan, görevlendirilen, terfi ettirilenlerin kişilikleri, yetenek ve yetkinlikleri, birikimleri daima göz ardı edilir. Ağızlarıyla kuş tutsalar bile bu kişiler daima devre dışı kalırlar. Kayırılan kişilerin hepsi yeteneksiz olmayabilir ama istisnalar kaideyi bozmaz. Hak etmeyen kişileri eğitmekle, motive etmekle, zorlamakla da bir yere varılamaz.
"Liyakatsiz insanlarla birlikte çalışmak, çalıştığınız liyakatsizlere değil, bizzat size zarar verir. Bu hataya düşen her yönetici, kısa süre için işleri idare etse dahi uzun vadede halkının gözünde kötü hatırlanmaya mahkumdur." – George Washington
Bir örnek verelim;
Bir kamu işletmesinde, kırılamayacak birinin referansıyla işe alınan bir mühendis düşünelim. Bu kişiyi alıp Arge biriminde işe almış olalım. Okuldan iyi dereceyle mezun olsun, İngilizceyi iyi derecede bilsin ve Catia programını kullanabilsin. Bu mühendise bazı testler uyguladığınızda şu sonuçlarla karşılaştınız diyelim;
Şekil algısı düşük, görsel işlemleme yeteneği zayıf,
Hayal gücü sınırlı,
Hiç esnek değil
İnaktif ve edilgen.
Bu kişiyle arge-ürge faaliyetlerini yürütebilme şansınız var mı?
Kural çok net: Liyakat yoksa verimlilik de geliÅŸim de baÅŸarı da olmayacaktır.Â
Ya sistemlerimiz mükemmelse, finansal yapımız güçlüyse, teknolojimiz üst seviyedeyse? Hak etmeyen, liyakat sahibi olmayan kişilerle mi bu mükemmel sistemleri kuracak, yönetecek, geliştireceğiz? Koltuğu dolduramayan kişiler mi finansal gücümüzü ya da teknolojimizi yönlendirecek? Ve nereye kadar?
Şartlar ne olursa olsun liyakat sahibi kişiler bir şekilde yol bulacak, yükü sırtlayacaklar ve başarılı olacaklardır. Bu ülke Kurtuluş Savaşı gibi bir mucizeyi başarmışsa bu başarının temelinde liyakatin olduğunu görmek için o savaşı yönetenlerin nitelik ve yeteneklerine bakmak yeterli olacaktır. Her biri nokta atışı seçimlerle o görevlere getirilmişlerdir.
Bugün başarıdan başarıya koşan kurumlara baktığımızda işe alımdan performans değerlendirmeye, terfilendirmeden kariyer planlamaya kadar her aşamada liyakatin temel alındığını görmekteyiz. Bu kurumların bir özelliği de şeffaf, objektif, dolayısıyla adil olmalarıdır.
Peki liyakati nasıl sağlarız?
Objektif olarak, objektif, ölçülebilir kriterler belirleyerek
İşe alınacak adayın aradığımız kriterlere uygun olduğunu doğru araçlarla (Testler, envanterler, sınav ve mülakatlar) ölçerek
Doğru eğitimlerle destekleyip fırsat eşitliği sağlayarak
Gerçekçi kriterler içeren performans değerlendirmeyi yaparak
Adil bir terfilendirme ve doğru kariyer fırsatları sunarak
İşten çıkışta da liyakat esasına uyarak
Açık iletişimi destekleyerek ve geri bildirimde bulunarak
Liyakat sisteminin doğru bir şekilde işletildiği kurumlarda şu olumlu sonuçlar görülür:
Verimlilik artar, iş sonuçlarında iyileşme sağlanır.
Motivasyon ve çalışan bağlılığında artış sağlanır.
Adalet duygusu artar.
Yaratıcılık gelişir. İnovasyonda gelişme olur.
Yönetsel sorunlar azalır.
Kurum imajı ve güvenilirliği artar.
Kalite seviyesi yükselir, hatalar, fireler azalır.
Kurumsal ve bireysel gelişimde artış olur.
Kurum iklimindeki toksik hava dağılır.
Sonuçta liyakat, kurumların sürdürülebilir başarısında kritik bir role sahiptir. Liyakat sistemini oluşturmak, oturtmak ve sürdürmek bir kurumun geleceği açısından en önemli yatırımlardan biridir.
Mevcut kadro liyakat esası gözetilmeksizin oluşmuş olabilir. Ancak yine de terfilendirmede, eğitimde, kariyer planlamada çalışanın değerlendirilmesinde liyakat adına yapılacak çok şey var.
MOERS liyakat kavramının neresinde?
MOERS, geliştirdiği yetenek yönetim sistemi ürünleriyle kurumlarda liyakatin sağlanmasına önemli katkılar sağlıyor. Bu katkılara birlikte bakalım:
MOERS K-Test, Türk insanı üzerinde oluşturulmuş bir test. Dolayısıyla temsil yeteneği yüksek.
Türkiye’deki 430’dan fazla iş pozisyonu için aday ve çalışanların uygunluğunu ölçme-değerlendirme fırsatı sunuyor.
Aday ve çalışanların pozisyonlara göre uygunluğunun yanı sıra SWOT analizini, liderlik skalasındaki yerini, potansiyelini net biçimde ortaya koyuyor.
MOERS Genel Yetenek Testi ile aday ya da çalışanlarınızın şekil algısını, görsel hafızasını, muhakeme yeteneğini, sayısal ve sözel kavrama becerisiyle proaktif biri olup olmadığını ölçebiliyorsunuz.
MOERS Motivasyon Testi, çalışanlarınızın motivasyon düzeyini, motivasyon ihtiyaçlarını ve onları ne ile motive edebileceğinizi size raporluyor. Böylece doğru bir motivasyon planı yapabiliyorsunuz.
Kısacası liyakat yolculuğunuzda yalnız değilsiniz.
Süleyman Işık/İnsan Kaynakları Gönüllüsü